Bölünme tartışmaları ankete yansıdı: Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasındaki fark açılıyor AKSOY Araştırma Şirketi'nin kurucusu Ertan Aksoy; gündemdeki son gelişmeleri, bilgilere dayalı analizlerle, siyasilerin gündem belirleyen açıklamalarını ve bu açıklamaların toplum üzerindeki tesirlerini Cumhuriyet amacıyla değerlendiriyor. İşte Ertan Aksoy'un bu haftaki değerlendirmesi... Seçime çok az bir vakit kaldı. İki aydan kısa bir vakit sonra seçim olacak. Peki hangi koşullarda seçime gidiyoruz? Muhalefeti bekleyen tehdit ve fırsatlar neler? Elbette çok şey sayabiliriz ama metnin çizdiği kısıt nedeniyle birkaç mühim başlığı dikkatinize sunmayı isterim. Hemen derhal her şey muhalefetin ilk seçimi kazanması amacıyla uygunken mühim bir risk doğdu. O risk bölünme riski. Geçtiğimiz hafta Sayın İnce adaylık amacıyla gereken 100.000 imzayı topladı. Görünen o ki adaylıkta da kararlı. Geçmişte Refah Partisi’nin temsil ettiği Siyasal İslamcı hareketin iki temsilcisi Fatih Erbakan ve Erdoğan birleşirken CHP’nin temsil ettiği Atatürkçü, sosyal demokrat hareket iki aday ile seçime gitmiş olacak. İktidar bir istek dilese bunu dilerdi diye düşünüyorum. Bölünme tartışması açıldığında ilk sorulan soru, Sayın İnce’nin aday olması durumunda yüzde kaç oy alacağı sorusu. Bu soruya cevabı incelemeciler önümüzdeki zamanlarda bulacak. Çünkü kesinleşmeden oluşturulan ölçümler anlamlı oranda Hataya açık. Fakat, bana göre konuyu oy seviyesi üzerinden ele alabilmek eksik tartışmak olur. Bölünmenin tesiri kaç oy aldığından bağımsız neticeler yaratabiliyor. Yakın geçmişte bunun çok örneği var. Mesela, 2019 mahalli tercihine giderken İstanbul’da Saadet Partisi aday çıkarmasa CHP az farkla seçimi kaybediyordu. Hatırlatmak isterim ki Saadet’in adayı o seçimde yalnızca %1,2 oy almıştı. Yine bölünmenin oluşturduğu tehlikelere dair aynı seçimden diğer bir somut numune verelim; CHP’nin İstanbul’u 13.000 oy farkla kazandığı 31 Mart 2019 seçiminde DSP kaybettirmeye oynayarak (kazanamayacağı çok açıktı) aday çıkarmış ve 30.817 oy almıştı. Yakın geçmişte solun bölünmesine dair en mühim numune ise 1994 mahalli seçimlerinde mevcut. İstanbul’da sosyal demokrat partiler olan SHP, DSP ve CHP oyları toplamda %34’e ulaşmasına karşın Refah Partisi’nin adayı Erdoğan’a %25,19 ile seçimi kazandırdılar. Keza şimdilerin “Metal Yorgunu Melih Gökçek” o seçimde %0,4 ile Ankara seçimini kazanmıştı. Düzeltiyorum o seçimde toplamda oyu 9,85’e varan CHP ve DSP ayrı aday çıkararak seçimi Gökçek’e kazandırmıştı. Kazandırdılar diyorum zira o devre sosyal demokrat politika adına karar veren “fikirlerine aşık” politikaçiler, şahsi kariyerlerini, rakiplerine karşı hislerini ve büyük egolarını ülkeyi bekleyen riskin önüne koydular ve öyle karar verdiler. Yaklaşık 30 senedir onların oluşturduğu bu neticesi değiştirmeye çalışıyoruz.