Akşam üstüydü, tellâl bağıra bağıra Satı köyünün sokaklarını dolanıyordu; “Duyduk duymadık demeyin! Cuma günü her haneden bir kağnı İnebolu’ya yük taşımak üzere hareket edecek! Ertesi gün muhtar köy ahalisini bilgilendirdi.80 adet kağnı yarın sabah yüklenecek ve yola çıkacak! Akşam köy bekçisi evleri dolaşmaya başladı. Ne vakit ve nasıl yola çıkılacağı ile alakalı bilgi verdi. Sabah ezanı ile kağnılar yüklenmeye başladı. Şerife bebesini bırakacak kimse bulamadı. İki öküzü ile kızı Elif’i aldı. Kağnısını yükletti top mermileri ile… Kışın soğuğu, ayazı, karı vardı yolda onlara eşlik eden. Açlık vardı. Sessizlik vardı. Korku, korkunun yanında umut vardı. Cephane ve mühimmat Anadolu’ya İnebolu üzerinden ulaşmaktaydı. Atatürk şu şekilde demiştir zira; “ Gözüm cephede, kulağım İnebolu’dadır” Yavaş yavaş yola koyuldular. Öküzlerden biri düştü. “Kurbanın olayım kara tosun beni perişan etme! Hadi yürü , ne olur!” dedi Şerife. Elif bir yandan ağlıyordu, anasının sardığı yorganın altında, top mermilerinin arasında. Hem üşümüş hem acıkmıştı. Şerife ise öküzün yerine kendini sürdü kağnıya. Dönüp emziremedi bile yavrusunu. Onunla bir yola çıkan köylüler uzaklaştılar… Yol her geride bıraktığımız saat daha ıssız hale gelmeye başlamıştı. Yetişmesi imkânsızdı bundan sonra Şerife’nin… Gece hava kararmış, ayaza çalmış, tipi daha da hızlanmıştı. Top mermileri ıslanmaya başladı. Kendi üzerinde sadece hırkası vardı. Bir de bebeğini sardığı yün yorgan… Yorganı ıslanmasın diye mermilerin üzerine serdi… Bebeğini de hırkasına sardı… Üstüne yattı bebeğinin. Soğuk yavrusuna ulaşmasın diye… Derin bir uyku bastı… Yavaş yavaş ağırlaştı gözleri. Hiç uyanmamak üzere uyudu kağnısının üzerinde. Yavrusunun kokusunda. Mermilerin arasında. Gün ağarırken buldular kağnıyı. Mermilerin üzerinde taş gibi olmuştu Şerife Bacı. Birden bir bebek sesi geldi, mermilerin arasından. Elif ağlıyordu… Mermiler kuruydu… Şehit Şerif’e Bacı; 21 yaşında kundakta bebeği ile cepheye mermi taşıyan ve yavrusu yerine toprağını vatanını düşünen bir Türk kadını idi.